-
by Op. Dr. Evren Tevfik İşçi
Meme kanseri pek çok kadının en çok korktuğu sağlık sorunlarının başında geliyor. Kanser hücreleri hepimizin vücudunda olmakla birlikte çevresel faktörlerin de etkisiyle değişime uğraması durumunda etkiye maruz kalan hücreler kanser hücresine dönüşebiliyor. Normal ve sağlıklı bir meme hücresi değişime uğrayıp diğer vücut hücrelerine yayılınca meme kanseri oluşuyor. Kadınların en sık karşılaştığı kanser türü olan meme kanseri nadiren de olsa erkeklerde de görülebiliyor.
30 yaşından sonra kadınlar banyodan sonra düzenli olarak kendi kendilerine yaptıkları fiziksel muayene ile meme kanseri gelişimini takip edebiliyorlar. Yapılan elle muayene ile meme dokusunda bir farklılık olup olmadığını inceleyebiliyorlar. 40 yaşını geçtikleri zaman ise fiziksel muayeneye her yıl düzenli olarak mamografi çekilmesinin de eklenmesi ve düzenli olarak doktor kontrolünden geçilmesi gerekiyor.
Kadınlar kendi kendilerine yaptıkları muayene sırasında; memede ağrı, memenin şeklinde ya da büyüklüğünde değişme, meme derisinde portakal kabuğu görünümü, memede ya da memeye yakın olan kol altında şişlik, meme başında akıntı ve yumuşaklık, memede ya da meme başında içeri doğru çökme olması, memede iki haftadan uzun süredir ele gelen sertliğin ya da kitlenin bulunması gibi durumlarla karşılaştıklarında hemen doktorlarına başvurmaları gerekiyor.
Kanser Ve Beslenme Arasında Nasıl Bir İlişki Var?
Meme kanserinin oluşumunda kalıtımın, hormonların ve beslenmenin etkili olduğu biliniyor. Meme kanseri ve beslenme arasında tıpkı diğer kanser tiplerindeki gibi son derece güçlü bir ilişki olduğu kabul ediliyor. Sağlıklı beslenme meme kanserinden korunma aşamasında oldukça önemli bir yere sahip bulunuyor. Sağlıklı beslenme; vücudun ihtiyacı olan vitamin, mineral, enzim ve enerjiyi sağlayacak şekilde sağlıklı, taze ve doğal ürünlerle yapılan beslenme olarak tanımlanabiliyor. Bu beslenmenin içerisinde vücutta yağ ve toksik maddeler olarak depolanan rafine gıdalar yer almıyor.
Kanser hastalığı üzerinde araştırmalar gerçekleştiren uzmanlar bazı besinlerin, içerdikleri maddeler nedeniyle kanser riskini artırdığının altını çiziyorlar. Bu besinler arasında; yağlı şarküteri ürünleri, kızarmış besinleri, tuzlanmış ya da salamura besinler, yağlı tüm hayvansal besinler, tereyağı, tütsülenmiş besinler ve doğrudan ateşte pişirilen etler yer alıyor.
Bu tür besinlerin vücutta dokularla olumsuz etkileşime girerek kanser riskini artırması söz konusu olabiliyor. Bu nedenle söz konusu besinlerin tüketimlerinin sınırlandırılması ve bazı önlemler alınarak tüketilmeye özen gösterilmesi gerekiyor. Örneğin, kızarmış yiyecekler ya da şarküteri grubunda yer alan besinler tüketileceği zaman yanında C vitamini kaynağı olan sebzelerden ya da meyvelerden de bol miktarda tüketilmesi öneriliyor.
Bunun yanı sıra bazı besinlerin de kanser riskini azaltıcı etkiye sahip olduğu biliniyor. Kanser riskini azaltan besinlerin başında sebze, meyve, tam tahıl ürünleri, kuru baklagiller, yumurta, az yağlı peynir, az yağlı süt ve yoğurt, lor ve çökelek de bulunuyor.
Meme Kanserinde Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Beslenme Onkolojik hastalıklarda çok önemli olduğundan meme kanseri tanısı koyulan hastaların da önceki beslenme alışkanlıklarını bırakmaları ve tamamen yeni bir başlangıç yapmaları gerekiyor. Öncelikle alkol kullanımı söz konusuysa bırakılması ikinci olarak ise doymuş yağ grubundaki yağlardan ve bunu yağlarla yapılan gıdalardan uzak durulması uzmanlar tarafından önemle belirtiliyor.
Yapılan araştırmalara göre meme kanseri üzerinde, yeşil çayın koruyucu etkisi bulunuyor. Sıklıkla bakliyat tüketilmesi de meme kanserine karşı önleyici olabiliyor. Lahananın içerisinde de meme kanserini önleyici aktif maddeler bulunduğundan lahananın farklı şekillerde tüketilmesi gerekiyor. Güçlü bir C vitamini deposu olan nar, bağışıklık sistemini güçlendirmesinin yanı sıra kansere karşı koruyucu özelliği ile de dikkat çekiyor. Meme sağlığının korunması ve meme kanserinin önlenmesine yönelik hazırlanan beslenme listesinde olmazsa olmazlardan olan narın kolesterolü ve şekeri dengeleme özelliği olduğu da biliniyor.
Bununla birlikte kilo fazlası olan kişilerin dengeli bir diyet ve egzersiz ile zayıflaması, ideal kilosunda olan kişilerin de vücut ağırlıklarını korumaya özen göstermeleri öneriliyor. Kan yağları yüksek olan kişilerin diyetlerinin yağ miktarını azaltıp posa oranını artırmaları fayda sağlıyor. D vitamini düzeyi düşük olan kişilerin doktorun önerdiği takviyeleri kullanması son derece önemli bir konu haline geliyor. Hormon tedavisi alan kişilerin soya, soyalı ürünler ve keten tohumu tüketiminden uzak durması gerekiyor.
Yaşamlarında orta düzeyde egzersize yer veren kadınların meme kanseri olma riskinin azaldığı ve fiziksel olarak aktif bir yaşamın kansere karşı koruyucu olduğu biliniyor. Kanserden korunmak ve sağlıklı bir vücuda sahip olmak için sebze ve meyve tüketiminin yüksek seviyede tutulması, yağ alımının sınırlandırılması, Omega 3 yönünden zengin besinlerin beslenme planında bulundurulması, trans yağ asitlerinden uzak durulması, kırmızı et tüketiminin haftada en fazla bir ya da 2 kez olması ve en önemlisi mümkün olduğunca stresten uzak durulması uzmanların önerileri arasında yer alıyor.
Meme kanseri tedavi sürecinde olan kişilerin ise kemoterapi ilaçlarıyla olan etkileşimi dolayısıyla greyfurt, mide bulantısını artırma olasılığından dolayı kızartma, çay, kahve, nötrofil sayısında düşme olduğu durumlarda ise çiğ sebze ve meyvelerden uzak durmaları gerekiyor.